19 Ekim 2017 Perşembe

AŞKIN MATEMATİĞİ


Aşkın Matematiği

En 'büyük' aşklar nefretle başlar... Neden böyle demişlerdir sizce?
Evet ben de bu sorunun cevabını düşündüm. 
Lise dönemimde bu soruyu düşünmek için oldukça vaktim vardı :) Ama  bir sayısalcı olarak bulmam uzun sürmedi. Hep bu görüşümü yaymak istemiştim. Kimilerine çok mantıklı, kimilerine ise ''anlayamadım :/'' dedirten bir kuralım var. (kızmayın ama anlayamadım diyenler eşit ağırlıkçı idi)
Açıklamaya başlayayım: herkes bilir ki nefret dediğimiz duygu negatif bir duygu kategorisindedir. Sevmek ise pozitif bir duygudur. O halde herhangi bir his bulunmama durumu 0 olabilir, ki mantıken de 0 dır zaten ve bu duygular birbirlerine geçiş yaptıklarına göre bunları bir sayı doğrusu üzerine yerleştirebiliriz.

Çok şey yaşadık cümlesi aslında ne demektir ? Peki bunu düşünmüş müydünüz? Ben onu da düşündüm :) Mesela insanlar birbirini tanımakla veya başka şekillerde birbirlerine karşı sevgi biriktirirler. Bu sevgi ne kadar birikirse o kadar çok şey yaşamış gibi düşünür ve hissederler. (tabii ki bu durum tek taraflı da olabilir. önemli olan şey, sevginin hisseden kişi içinde ilerlemiş, yani mesafe katetmiş olmasıdır). Evet şimdi gerçekten açıklıyorum sıkı durun :D 

Elimizde örneğim için 2 durum olsun. Mesela bir insan karşı cinse ilgi duyuyor... Onu hiç daha önce tanımamış, tanıyınca da +50 derecede bir sevgi derecesi duymuş olsun. Şimdi bu örnek burada 1. durum olarak dursun. Sıra 2. örneğe gelsin. Aynı kişimizin karşısına yine biri çıkmış olsun ve ondan nefret etsin , sevmesin onu her hareketi batsın ona. Mesela -40 derecede nefret etsin. Günler böyle geçerken bu kişi nefret ettiği kişinin güzel huylarını veya bu kişiye göre o kişinin hoşa giden şeylerini görmeye başlasın. Mesela nefret ettiği bir özellik merhametsiz ve asabi biri gibi durması olsun ve geçen günler içinde onu birilerine gizlice yardım ederken ve yahut ta hayvanları sevip onlarla eğlenirken görsün. Hatta nefret ettiği bu kişinin ona da gülümsediğini görsün. 

Ve tak. Kişimiz bu şahısa +50 derecede sevgi beslesin. Evet şimdi düşünün, 1. durumdaki karşı cins mi onu daha cezbedip aklında kalacaktır yoksa nefret ettiği birinden bile hoşlanmaya başladığı 2. durumdaki kişi mi...  1. durumda 50 derece sevgi yolu katedilmiştir. Fakat 2. durumda 90 derece. Sizce de 2. kişiyi aslında daha çok sevmiş ve daha çok onun üzerine düşünmüş gibi durmuyor mu ;) Duymuşsunuzdur, insanlar hep der ki "Vazgeçmeyi bilmediğimden değil, çok emek verdim!". Sizce bu emek katedilen yol olabilir mi ? İşte, işin matematiği bana  göre böyle... 

Çevremizde hep kanıtları da vardır aslında gördüğümüz zaman. Ah söylemeyi unutmuşum. Sevdiğimiz kadar nefret de ederiz olayı da doğru simetriği ile yine açıklanabiliyor... Önceden tabiri caizse uğruna öleceğimiz insanın sonradan bu dünyadan yok olmasını isteyecek kadar ondan nefret etmek tam da bu duruma, simetri doğrusuna örnektir. Veya kendisi çok iyi çok tatlı olan bazı insanların kendisini hiç haketmeyen insanlardan, veya kötü olan o kişiden bir türlü vazgeçememesi? İşte bunlar hep örnekler, tabiki de çoğaltılabilirler. (en büyük kanıt benim,kendimden biliyorum denendi onaylandı :) ) Ve son notum olarak: bu sayı doğrusunun duygularımızı kontrol etmesini engellemenin tek bir yolu var, MANTIK... 

Mantığın olduğu yerde duygu yoktur(0). Baktınız kontrol elden gidiyor katedilen o yolu sıfır ile çarpın. Zaten mantık her şeyi sıfırlayacak...










Yeni Yazı:Aşk'ın Matematiği

Yeni yazı yakında..  ''Aşk 'ın Matematiği'' geliyor

16 Ekim 2017 Pazartesi

TEKİRDAĞ SAHİLİ/GEZİ YAZISI

Haftasonu Gezintisi-Tekirdağ Sahili-

Eveeet bugün 6 yıldır yapmayı unuttuğum bir şey yaptım: bisiklet sürdüm

Tabii ki arkadaşımın beni dürtüklemesiyle ve benim onu iki saat bekletmem ile başlayan gezintimizi anlatacağım. (Aramızda kalsın ama ben daha çok hevesliydim. :)) Ben uyurken o bütün işlerini halletmişti. Hadi hazırım ben dedi, ama ben karnım ağrıyor dedim erteledim iki saatçiik, halbuki geri uzandım ve güzellik uykuma devam ettim. :) (Sonra çok pişman oldum, sabahın köründe bile giderim şu anki aklım ile)


 Öncelikle ben hazırlanıp onu olduğu yerden alınca, otogara gittik. (Virgülden önceki bölümde kendimi siyah bir Range Rover kullanırken zannettim.) Sonra Tekirdağ merkeze giden otobüse biniverdik. Çorlu ile Süleymanpaşa arası olan yolculuğumuz yaklaşık kırk dakika sürdü.

Kendimize güzel bir rota çizdik. (Tam olarak ben değil, hatta hiç ben değil, Nilüfer çizdi -gezi arkadaşım-) Önce beni şahanet-ül dehşet bir sahile götüreceğini söyledi. :D Otogar tarafından direk aşağı inince sahile ulaşabiliyorsunuz. Harika bir ortam vardı;lunaparktaki oyuncaklarda eğlenen insanlar,ortamı saran mezdekemsi tarzda müzikler :P  kendi halinde eğlenenler,çocuklarını gezdirip çocuk olsam lunaparktaki favori oyuncağım olacak bır havuza çocuğunu botla yollayanlar..Ne ararsanız vardı,tıpkı festival gibi yani. Millet bizim gibi sıcakları sonuna kadar değerlendirme kafasında tabi :)) E biz de bisiklet turu için bisikletleri aradık, daha sonra tabi ki bulduk. Belediye hizmetinde olan bir yerdi. Yarım saatliğine bisikletleri kiralayabiliyorsunuz ve ücret ödemeden, bunun için yapmanız gereken tek şey kimliğinizi bırakmak. (Bu arada bisikletler kaliteliydi ve büyük bir sepeti vardı eşyalarınızı içine koyabilirsiniz. Mesela ben telefon kabını sepetin kenarına sıkıştırıp video çektim "Sizde denemelisiniz!", ek olarak destekli bisiklet yoktu. Ama yinede asıl favorim lunaparktaki çocuk havuzu :D)


Oraya gitmenin aslında özel bir nedeni vardı. Bir ritüel gerçekleştirmek için gittik. Bilirsiniz insanlar ruhen veya bedenen fark etmez dinlenmek istedikleri zaman denize veya sahile gitmek isterler. Gezi arkadaşım da eski sevgilisini affedip onu unutmak için, denize anlatması gerektiğini söyledi. O ara ben de hurharca çikolata yiyordum çünkü aşk hayatım çok güzel gidiyor. (Hııı, tabi tabi)


Ritüelimizi gerçekleştirdikten sonra, üzülerek sahil yolundan ayrılıp Tekira AVM' ye gittik. Tabi ben ilk Deichmann' ı gördüm. Dedim Allah aşkına bir girip BAKACAĞIM SADECE. (Of course it was also a lie) O da gözlerinin devirerek PEKİ dedi. İnanmadı biliyorum ama banane. Harika bir sandalet buldum hiçte aklımda yoktu gerçekten :P Hemen onu aldım. Aslında üç çift beğenmiştim üçünü de alacaktım ama Nilüfer mızmızlanmaya başladı onu çağırınca -fikrini almak için çağırdığım da-. Neymiş efendim Deichmann' da çizgi film izliyormuş niye onu kaldırmışım. :) Neyse alacağımı alıp direk yemek katına çıktık, yoksa Nilüfer beni yiyecekti. Güzelce vakit geçirip sohbet ettikten sonra, Süleymanpaşa sokaklarında keşfe çıkarken bir düğüne rastgeldik. Sanırsın amigo çıkartıyorlar. Maçlardaki meşalelerden kullanıyorlardı. :D Onu da videoya aldım. Ama yine de mutluluklar diliyoruz. :P


Tekrar sahile indik, denize sıfır bir kafeye oturalım dedik. Fakat hiç boş yer yoktu. Bizde ilerlerken baktık ki beledeiye kafesi varmış. Orası da çok kalabalıktı -Çünkü bir pazar günüydü.-. Hemen Türk kahvelerimizi söyledik. Nilüfer çok güzel fal bakar ve insanı mutlu eder. Neyse kapattım falımı daha sonra soğuyunca açıp baktı ki "Bu ne? İçin bomboş kızım senin." Kısaca bana bir şey çıkmadı. Sadece iş ve eğitim olarak bereketli bir döneme giriyormuşum.

Evet gururlandığım vakitlerden sonra geri dönüş yolculuğuna başladık ve herkes yurduna dağıldı.

Ve şirinler kasabalarına döndü...   




BAŞLANGIÇ/KOZMETİK VE TANIMI ÜZERİNE SOHBET

Başlangıç
Hayatımızda her zaman güzel olmak isteriz. gerek kendimiz için gerek başkaları için (genelde tabi ki kendim için makyaj yapıyorum denir:) ) makyaj yaparız. Bazen bizi mutlu etmesi için makyajı bir mutluluk malzemesi olarak kullanırız bazen fayda görmek için, sevdiğimiz kişiye hoş göründüğümüzü hissetmek için bazen de boş zamanımız da kendimizle uğraşmak için... Bu örnekler çoğaltılabilir tabi ki.

Ama öncelikle aklıma takılan bir durum söz konusu, o da şu ki fark ettiğim üzere çoğu insanda kozmetiğin sadece maskara ruj fondöten tarzı sadece boyamsı güzelleşme manasından ibaret olduğu sanılır. Fakat durum aslında öyle değil ve çoğu insan bunu bilmiyor. Kozmetik danışmanlığı yaptığım sırada fark ettim bunu.:) Bir dayanağım var yani :).

Hala da devam ediyorum, tabi bu sırada Namık Kemal Üniversitesinde İnşaat Mühendisliği okumaktayım ama hobi işte ne yaparsınız :) Urban Care' in kurucusunun da İnşaat Yüksek Mühendisi olduğunu biliyor muydunuz.:) en sevdiğimm

Şimdi dediğim şeyi açıklamaya başlayayım:
Kozmetik yasasına göre: insan vücudunun epiderma, tırnaklar, saçlar, dudaklar ve cildin her yönüne, yani vücudun değişik dış yapısına, dişlere, mukozaya uygulanmak için hazırlanan, temizlemek, koku vermek, korumak, görünümünü değiştirmek için kullanılan, saç boyaları, saç açıcıları da dahil olan tüm ürünler ve maddelerdir şeklindedir.      
   
     Bunun biraz daha genel şekli ise: görünüşü güzelleştirmek için kullanılan maddeler ile beraber, hazırlanan ürünler, uygulanacak tedavi yöntemleri, bu tedavilerde kullanılacak araçlar olarak tanımlanmasıdır.

Yani demek ki neymiş kozmetik sadece makyaj demek değilmiş.
Yazılarımı yazdıkça işin detaylarına da gireceğim zaten :)
Şimdiden keyifli okumalar diliyorum kozmetik severler...

ESKİŞEHİR VE GEZİLECEK YERLER

Eskişehir Nasıl ? Yakında Eskişehir'den ayrılacağım.Yaz okulumun bitmesine az kaldı.Bu sebeple çektiğim fotoğrafları da sizinle payla...

POPİLER