Haftasonu Gezintisi-Tekirdağ Sahili-
Eveeet bugün 6 yıldır yapmayı unuttuğum bir şey yaptım: bisiklet sürdüm
Tabii ki arkadaşımın beni dürtüklemesiyle ve benim onu iki saat bekletmem ile başlayan gezintimizi anlatacağım. (Aramızda kalsın ama ben daha çok hevesliydim. :)) Ben uyurken o bütün işlerini halletmişti. Hadi hazırım ben dedi, ama ben karnım ağrıyor dedim erteledim iki saatçiik, halbuki geri uzandım ve güzellik uykuma devam ettim. :) (Sonra çok pişman oldum, sabahın köründe bile giderim şu anki aklım ile)
Öncelikle ben hazırlanıp onu olduğu yerden alınca, otogara gittik. (Virgülden önceki bölümde kendimi siyah bir Range Rover kullanırken zannettim.) Sonra Tekirdağ merkeze giden otobüse biniverdik. Çorlu ile Süleymanpaşa arası olan yolculuğumuz yaklaşık kırk dakika sürdü.

Kendimize güzel bir rota çizdik. (Tam olarak ben değil, hatta hiç ben değil, Nilüfer çizdi -gezi arkadaşım-) Önce beni şahanet-ül dehşet bir sahile götüreceğini söyledi. :D Otogar tarafından direk aşağı inince sahile ulaşabiliyorsunuz. Harika bir ortam vardı;lunaparktaki oyuncaklarda eğlenen insanlar,ortamı saran mezdekemsi tarzda müzikler :P kendi halinde eğlenenler,çocuklarını gezdirip çocuk olsam lunaparktaki favori oyuncağım olacak bır havuza çocuğunu botla yollayanlar..Ne ararsanız vardı,tıpkı festival gibi yani. Millet bizim gibi sıcakları sonuna kadar değerlendirme kafasında tabi :)) E biz de bisiklet turu için bisikletleri aradık, daha sonra tabi ki bulduk. Belediye hizmetinde olan bir yerdi. Yarım saatliğine bisikletleri kiralayabiliyorsunuz ve ücret ödemeden, bunun için yapmanız gereken tek şey kimliğinizi bırakmak. (Bu arada bisikletler kaliteliydi ve büyük bir sepeti vardı eşyalarınızı içine koyabilirsiniz. Mesela ben telefon kabını sepetin kenarına sıkıştırıp video çektim "Sizde denemelisiniz!", ek olarak destekli bisiklet yoktu. Ama yinede asıl favorim lunaparktaki çocuk havuzu :D)

Oraya gitmenin aslında özel bir nedeni vardı. Bir ritüel gerçekleştirmek için gittik. Bilirsiniz insanlar ruhen veya bedenen fark etmez dinlenmek istedikleri zaman denize veya sahile gitmek isterler. Gezi arkadaşım da eski sevgilisini affedip onu unutmak için, denize anlatması gerektiğini söyledi. O ara ben de hurharca çikolata yiyordum çünkü aşk hayatım çok güzel gidiyor. (Hııı, tabi tabi)
Ritüelimizi gerçekleştirdikten sonra, üzülerek sahil yolundan ayrılıp Tekira AVM' ye gittik. Tabi ben ilk Deichmann' ı gördüm. Dedim Allah aşkına bir girip BAKACAĞIM SADECE. (Of course it was also a lie) O da gözlerinin devirerek PEKİ dedi. İnanmadı biliyorum ama banane. Harika bir sandalet buldum hiçte aklımda yoktu gerçekten :P Hemen onu aldım. Aslında üç çift beğenmiştim üçünü de alacaktım ama Nilüfer mızmızlanmaya başladı onu çağırınca -fikrini almak için çağırdığım da-. Neymiş efendim Deichmann' da çizgi film izliyormuş niye onu kaldırmışım. :) Neyse alacağımı alıp direk yemek katına çıktık, yoksa Nilüfer beni yiyecekti. Güzelce vakit geçirip sohbet ettikten sonra, Süleymanpaşa sokaklarında keşfe çıkarken bir düğüne rastgeldik. Sanırsın amigo çıkartıyorlar. Maçlardaki meşalelerden kullanıyorlardı. :D Onu da videoya aldım. Ama yine de mutluluklar diliyoruz. :P

Tekrar sahile indik, denize sıfır bir kafeye oturalım dedik. Fakat hiç boş yer yoktu. Bizde ilerlerken baktık ki beledeiye kafesi varmış. Orası da çok kalabalıktı -Çünkü bir pazar günüydü.-. Hemen Türk kahvelerimizi söyledik. Nilüfer çok güzel fal bakar ve insanı mutlu eder. Neyse kapattım falımı daha sonra soğuyunca açıp baktı ki "Bu ne? İçin bomboş kızım senin." Kısaca bana bir şey çıkmadı. Sadece iş ve eğitim olarak bereketli bir döneme giriyormuşum.
Evet gururlandığım vakitlerden sonra geri dönüş yolculuğuna başladık ve herkes yurduna dağıldı.
Ve şirinler kasabalarına döndü...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder